MEZOPOTAMYA’DA TIP – 5

Marduk’un yardımı:


“Korkma ben sana yardım edeceğim. Rüyada, sakallı, genç bir adam, başında türbanı bulunan , elinde
büyü tableti bulunan bir genci Marduk bana gönderdi. Marduk’un temiz ellerinden bolluk geldi. Beni
yardımcısının eline teslim etti. Uyandığım zaman gerekli mesajı gönderdi ve o, hakkımdaki iyi
düşüncelerini insanlara gösterdi. Hastalıklarım beni hızla terketti. Beyimin düşüncesi değişip
sakinlenince, merhametli Marduk’un kalbi sakinlenince, ve benim dualarımı da kabul edince benim için
“kaybı olan nesi varsa geri verilsin” diyerek: büyülerini ortaya çıkardı. Düşman rüzgarını ufkuna geri
gönderdi. Baş ağrısını yeraltı dünyasına, iğrenç öksürüğü çıkış yeri Apsû’ ya, önü alınamaz hortlağı
Ekur’a Lamaštu- demonunu dağa geri hasılı tanrıların gazabına uğradığı zaman vucudundan alınan
bütün güçler geri gelip iyileşiyor. Gözler, dişler, kaslar, ağzı, burnu, boynu, yutak yeri, tırnakları,
parmakları, midesi, akciğeri, bağırsakları, anüsü, çavı hepsi eski sağlam şekline geri dönüyorlar ve
Kunuš-kudru caddesinde yürüyerek herşeyim geri geldi. Esagil’e (bir tanrı)yanlış yapan herkes beni
örnek alsın. Beni yutmak üzere olan Aslanın ağzına tıkaç takan Marduk idi…Ben tatlı sedir yağıyla
vücudumu yağladım, Babilliler’in ziyafetlerine kondum. Hazırladığım mezar benim ziyafet yerim
oldu..Babilliler Marduk’un insanı hayata döndürdüğünü gördüler. Bütün kıyı ve köşesi onun yüceliğiyle
doldu. Kim onun güneşi göreceğini düşünmüştür? Kim onun şehrin caddelerinde yürüyeceğini tahmin
edebilmiştir? Ölüyü kim diriltmiştir? Sarpânitum tanrıçasından başka insana kim hayat verir? Marduk,
insani mezardan canlı çıkarır, Sarpânitum da insanı helak olmaktan kurtarır..Ne kadar yer yayılmış,
gökler genişlemişse, ne kadar güneş tanrısı aydınlatır, ateş tanrısı yakarsa, su ne kadar akar, rüzgar
eserse, Aruru’nun (bayan) killerini eline aldiğı yaratıklara, bunlara hayat bahşedilmiştir


Tanri Esagil’e dualarımla:


“Mezarın içine indiğimde orası parlayan bir güneş doğumuna döndü, Bolluk kapısında bolluk, Gardiyanlar
ruhu kapısında, beni gardiyan ruhu pürüdü, Sıhhaten iyi olma kapısında iyilik-sihhat buldum, Hayat
kapısında, hayat buldum, Güneşin doğma kapısında, insanlar arasına kabul edildim. Günahtan sıyrılma
kapısında, suçlarımdan arındım, Dua etme kapısında, ağzım istediğini söyledi, etrafı görme kapısında
görmem açıldı, Temiz su kapısında, abuzemzem sıkıldı üstüme, Sağ ve sıhhatli olma kapısında Marduk
ile sohbet ettim” diyerek. memnuniyetini onlara dualarla, adaklarla, hediyeler sunarak, belirtiyor. Çatal
kuyruklu koçlar, besili koyunlar kurban ettim. Libasyon içki sunarak, fevkelade seçkin yemeklerle onları
yücelttim, hiç durmadan adaklar, libasyon sunarak, Esagil kapısına seçkin hububat, değerli fındık-fıstık
serptim. Tapınakta ritüeller düzenledim,,
Haklı şikayetçinin şiiri bitecek gibi değildi. Biraz özetleyerek bende kurtardım kendimi. Görüldüğü gibi
5000 yıl önceki rahatsızlıklar için bu dillerdeki isimler yeni değil. Salgın(veba)tifus , ateşli humma,
koleradan kitleler halinde insanlar ölmüşler. Ancak bunlar Allah(tanrıların) işi olarak görülmüşler. Ölenler
için de: Asurca: ana šimtīšu illik, ya da lâ libi ilu filan feşmen met/imut..”filan kaderine gitti /Allahın
Rahmetine kavuştu veya “maalesef filan, Tanri istemedigi için öldü” demişler. Marâsu kelimesi dilimize
maraz, hastalanmak olarak girmistir. YARIN HASTALIKLARA neşter vuracağız.

Veysel Donbaz