MEZOPOTAMYA’YADA TIP
İçinde bulunduğumuz Coronavirüs salgını nedeniyle başladığımız seriye devam..İnsanın uzun yaşamak
için daimi olarak tanrılarına biat etmeleri, adaklar sunmaları yanında uzun yaşamaları için de gayret
ettiklerini görüyoruz. Çare olarak uzun yaşama ve hatta Gılgamış destanında anlatıldığı üzere ebedi
hayatı arayıp bulmak için ciddi bir uğraş verildiğini görüyoruz. Ancak, bunda muvaffak olunmuyor.. Uruk
kralı Gılgamış destanında bahsedildiği üzere tanrılar tarafından ölçülüp biçilerek özenle 3/2 si tanrı
olarak yaratılmıstır. Eski tanrılar kendilerine denk, bir tanrıya yakın erdemleri olan bu kişiyi buna rağmen
ölümsüz yaratmamışlar. Mezopotamya’nın güneyinde bulunan Ur şehrinin kralı olarak yaşadığı
yeryüzünde rakibi olmayan bir kahraman ama, sekse düşkün birisi. Halkından birisi evlendiği zaman
geline ilk sahip olmak isteyen, doğan erkek çocuklarını yaşatmayan birisi olarak ( Afrika aslanları da yeni
bir sürüye sahip olduklarında ilk iş olarak bir yaş grubunun altındaki yavruları sıkıp öldürürlerki yeni nesil
kendisinden devam etsin). Halk bundan çok şikayetçi ama bir şey de yapamıyorlar. Nihayet kendisi gibi
bir kişinin kırlarda hayvanlarla beraber yaşadığı ve onların sütlerini içip onları suya götürüp getirdiği bir
tuzakçı tarafindan ilgililere duyurulur. Bir hayat kadını bulup tuzakçı ile Enkidu’nun bulunduğu yere
giderler. Bu adam biraz kısa, ama kemikleri sağlam tam aradıkları kimse. Gılgamış ile karşılaştırıp ondan
kurtulacaklar. Sumerliler direkt olarak yedinci günde hayvanlarla birlikte su içmeye geldi diyemiyorlar
Birinci gün beklediler Yabanıl adam hayvanlarla suya gelmedi, ikinci, üçüncü gün de gelmedi diyerek
7.ci güne kadar ayni ifadeleri kullanıyorlar. Nihayet yedinci günde geliyorlar. Sonradan ismi Enkidu
olacak olan yabanıl adamın dikkatini çekmek için, tenbih edildiği gibi, kiralık kadın üstündekileri çıkarıp
adamın dikkatini çekiyor kendini arzediyor ve kadınlık sanatının inceliklerini gösteriyor. Altı gün yedi gece
murat alıp murat veriyorlar. Enkidu işi bitince tekrar hayvanlarla geri gitmek istiyorsa da hahvanlar onu
kabul etmiyorlar. Kadın Enkidu’yu şehre götürüyor oturup kalkmasını, ekmek yiyip su, şarap içmesini
öğreniyor. Amaç, Enkidu yardımıyla Gılgamışı yola getirmek. Altı, yedi ay bizim Kırkpınar pehlivanları gibi
idmanlar yaptırılıyor, dövüşe hazırlıyorlar. Gılgamış’a da durum bildiriliyor ki artık gelin evlerine ilk girme
huyundan vaz geçsin, buna rağmen yeni bir evlilik akabinde yönünü o tarafa çevirip eşikten içeri girmeye
çalıştığı esnada orada bekleyen Enkidu bunu ayak kazığı oyunuyla açık düşürüyor. Her ikisi de
birbirlerine sarılıp rakibine zarar verirken birdenbire bu sarılma dostluğa dönüşüyor ve birbirlerini dostça
kucaklayıp yerden kalkıyorlar. İkisi güçlerini birleştirdiklerinde artık karşılarında hiç bir gücün
duramıyacağına kanaat getirip ve unutulmaz bir ün kazanmak için bazı işler yapmaya karar veriyorlar. İlk
iş olarak da tanrıların kutsal ormanı ve bekçisini öldürmek için hazırlıklar yapıyorlar. Bunu da başarıyorlar.
Tanrıların sedir ormanına dalıp, anne, baba nedir bilmeyen tanrıların oraya bekçi koyduğu Humbaba’nın
(Huwawa) tanrısal silahlarına rağmen kellesini kesiyor ve ormanı da talan ediyorlar. Tanrılar kızsalar da
bu densizliği hoş görüyorlar..Bir başka sefer Gılgamış başını yıkayıp meşhur Mezopotamya hacı yağını
da sürünce ay parçası gibi oluyor. Durumu gören tanrıça İştar Gılgamış’a vuruluyor Cinsi cazibe, harp ve
doğurganlık tanrıçası ve Gök tanrısı Anu’nun biraz şımarık kızı olmaktan gelen güvenle Gılgamış’a şöyle
söylüyor:
“Gılgamış gel bana bedeninden döl olsun, kocam ol. Sana gövdesi altından, tekerlekleri lapisten
yapılmış, beyaz atların çektiği bir savaş arabası vereyim” diyor. Gılgamış bu teklifi kabul etmiyor. İştar
müthiş sinirleniyor, intikam histerisi içinde göğün boğasını istiyor babası Anu’dan. Onunla Gılgamış’ın işini
bitirecek. Vermezse cennet ile cehennemin kapılarını açıp ölülerle dirileri karıştırıp dirileri ölülere
yedireceğini söyleyince tanrılarda yelkenler suya iniyor ve boğa İştar’ a veriliyor. Boğa Dicle nehrinden
su içiyor. İlk böğürüşünde 200 kişi, ikinci böğürüşünde de 150 kişi ölüyor…
( Devamı gelecek…)
Veysel Donbaz