MEZOPOTAMYA’DA TIP
Boğanın üçüncü böğürmesinde yer yarıldı ve boğa kuyruğuyla Enkidu’ nun yüzüne vurdu. Enkidu
boğanın boynuzlarını yakalıyor Gılgamış ta boynuzlarının arkasına kılıcını saplıyor ve boğayı öldürüp
parçalıyorlar ve İştar’in yüzüne atıyorlar İştar gayet sinirli bir şekilde gökyüzüne çıkıyor. Durumu
babasına anlatıyor. Artık bu yaptıkları fazla! Babası baş tanrı Anu tanrıları toplayıp gereğinin yapılmasını
emrediyor. İkisinden birisinin ölmesine karar veriliyor ama, hangisi ipe gidecek? Gılgamıs’a
dokunamazlar o da kendilerine yakın 2/3 si tanrı olan biri. Enkidu çölün çamuruyla yaratılmış biri. Onun
ölmesine karar veriliyor..Hemen, onulmaz bir hastalikla cezalandırılıyor, dizlerinin dermanı kesiliyor, gücü
tükeniyor. Hastalığı gittikçe artıyor. Öleceğini anlayan Enkidu, kendisini dağda bularak onu Uruk’a,
getiren şimdide ölmek üzere olduğu yatak başında ona yardm eden yosma ve kendisini bulan tuzakçıya
lanetler okuyor Güneş tanrısı Šamaš’a şikayet ediyor. “Şu tuzakçı yüzünden arkadaşımdan geri
kalıyorum. Dileğim pek az av yakalaması, hayvanların tuzaktan kurtulup kaçmaları, yakalananların da
yok pahasına satılmaları. Zar zor bir hayat sürmesi (Sonra da yosma kadlna dönerek (muhtemelen
hastalığını duyup ona yardım etmek için orada) “Sana gelince kadın, sana da var gücümle lanet
edeceğim. Sonsuza dek sürecek bir alınyazısı yükleyeceğim sana. Bu da tutacak..Göreceğin iş için
başını sokacak çatı bulamıyacaksın. Çünki öbür kızlarla bir arada yer tutamıyacaksın; buna karşılık
içkilerin ve sarhoşların kusmuklarıyla dolu yerlerde iş tutacaksın. Ücretin tam ödenmeyecek, çaldıkların
bir ahıra kapatılacak, yol kenarlarinda oturup, geceleri de gübre yığınlari üzerinde yatacak, gündüzleri de
duvar gölgelerini bekleyecek, böğürtlenler ve dikenler ayaklarını kanatacak; sarhoşu da, ayığı da gelip
yanaklarını tokatlayacak, ağzın acıyla büzülecek, mor renklerinden sıyrıl artık. Çünki bir zamanlar ben
de eşimle kırlarda mesuttum ..” Bütün bunları duyan Šamaš Enkidu’ya gökten seslendi. “Sana yemek
ve içmeyi öğreten, kralların şarabından içiren; atlas yataklarda yatıran, göz kamaştırıcı giysiler giydirip
insan içine çıkmanı sağlayıp, görkemli Gılgamış’ı sana veren o değilmiydi? (Kıçında bir karış donun
yoktu be!) Krallara layık sedirlerde seni boylu boyunca yatırıp zamanın şehzadelerine ayaklarını bir bir
öptürtmedi mi? Sen kalkmış onun hakkında neler neler şöylüyorsun? Şimdi de Uruk halki senin için
gözyaşi döküp, sana ağıt yakıyor. Öldüğünde de Gılgamış senin için saçlarlanı uzatıp aslan postu giyerek
çöllere düşecek..” Bunları sağ kulağıyla iyice duyan Enkidu bu sefer kalbi yatışarak fikrini değiştirip
kadına başka bir alınyazısı yükledi. Bedduasını geri aldı. “Kadın sana başka türlü bir alınyazısı
yükleyeceğim..Sana beddua eden, ağız şimdi seni kutsayacak. Krallar, soylular, şehzadeler sana
tapacak. Senin için uzaktaki erkişi elleriyle kalçalarını dövecek,s ervetini ortaya dökecek, istediğini elde
edeceksin Lacivert taşı, altın, akik alacaksın hazinelerden (zenginlerden)/Parmaklarına yüzükler takacak
pahalı seçkin kıyafetler giyeceksin. İlgililer seni resmen nikahlayacak (metinde tanrılar önüne çıkaracak
diyor). Bir eş, yedi çocuk annesi bir kadın senin uğruna terkedilecek (Allah yazdıysa bozsun bu
sonuncuyu, Enkidu belki ne dediğini tam bilmiyor).
Tanrıların şakası olmaz. Bu kadar salgın hastalık kararı veren, gürültüden uyuyamıyoruz bahanesiyle
tufan yaparak insan köküne kibrit suyu döken (ortadan kaldıran) tanrılar için Enkidu ne yazar? Zaten de
suçlular, bir haftada işini bitiriyorlar..Gılgamiş arkadaşının ölüsünü bir hafta tutuyor, sonra ölüye
Anunnakiler (ölüm tanrıları,cehennem yargıçları) el koyuyorlar Bakırcıları, kuyumcuları çağırıp
arkadaşının heykelini yaptırıyor. Göğüs kısmına bol miktarda lacivert taşı vücut kısmına da bol altın
konuyor..
Gılgamış bu ölümden o kadar etkileniyor ki krallığından vazgeçip Aslan postuna bürünerek
ölümsüzlüğün sırrını öğrenmek için tufan zamanında kendisine ölümsüzlük verilen Utanapiştim’den (Nuh)
bu sırrı öğrenmek için çöllere düşüyor..
x x x x x
Tanrilarin şarap yapıcısı Siduri denen bir kadına çıkıyor yolu. Niyetini ona söyleyen Gılgamış bakın ne
cevap alıyor şarapçı kadından:
“Gılgamış nereye koşuyorsun.
Aradığın ebedi hayatı bulamıyacaksın.
Çünki, tanrılar insanları yarattıklarında,
Ölümü insanlara, dirimi kendilerine
ayırdılar.
Sana gelince, belini doldur,
Gece ve gündüz keyfine bak ,
Her günün neşe dolu geçsin.
Gece, gündüz, sevin, dans et.
Temiz elbiseler giyin,
Başını yıka suda paklan,
Elini tutan küçükle zevklen,
Karın göğsünde mutluluk bulsun..
Veysel Donbaz